şiir yaz şimdi kalbim(arka yazılı yer işaretli) Flipbook PDF

flipbook (undefined description)
Author:  Y

7 downloads 134 Views 17MB Size

Story Transcript

i Siir Yaz Simdi Kalbim Şiirler Ö. Mustafa YILMAZ degisim yayinlari


ii degisim yayinlari


iii degisim yayinlari


iv Ö. Mustafa YILMAZ’ ın Özgeçmişi Ö. Mustafa Yılmaz, 1966 yılının Kasım ayında, İstanbul Kumkapı’da, Hukukçu bir babanın ve Ev Hanımı bir annenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Baba tarafı İstanbul'un yerlilerindendir. Anne tarafı, 93 Harbi sonrasında, bugünkü Kuzey Makedonya’nın Usturumca ile Doyran-Gevgili bölgesinden önce Tekirdağ'a sonra İstanbul’a göç etmiş bir ailedir. İstanbul-Kumkapı'da oturan ailesi, 1970 yılında İstanbul-Bakırköy’e taşınınca, ilköğrenimine Bakırköy'de başlayan Ö. Mustafa YILMAZ, ortaöğrenimini, 1980 yılında girdiği Kuleli Askeri Lisesi’nde, yüksek öğrenimini Kara Harp Okulu’nda tamamladı. 1988 yılında Teğmen olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nde göreve başladı. Kıbrıs ve Bosna-Hersek'teki birlikler dahil Türk Silahlı Kuvvetleri’nin seçkin birliklerinde çeşitli kademelerde görev yapan Ö. Mustafa YILMAZ, halen Edirne- Keşan'da görevine devam etmektedir. 1989 yılında Eşi Sema Hanımla evlenen ve biri Avukat (G. Dilara) diğeri Peyzaj Mimarı (E. Dilruba) iki kız çocuğu babası olan Ö. Mustafa YILMAZ, iyi seviyede Arapça ve İngilizce bilmektedir. degisim yayinlari


v degisim yayinlari


vi Şiir, Şair ve “Muallak Bulutlar” Şairi Ö. Mustafa Yılmaz’a Dair Şiir nedir? Nasıl yazılır? Neden yazılır şiir? Nerede yazılır? Şiiri yazdıran temel etken nedir? Şiir duygu mudur, kelime midir? Bu soruların sayısını sayfalarca arttırmak mümkündür. İşin garip olanı sayfalarca uzun olacak bu soruların hiç birinin net bir cevabının olmaması ve Aristo’dan bu yana hem şairlerin hem de edebiyatçıların bu soruların peşinde koşuyor olmasıdır. Cahit Sıtkı Tarancı: “Şiir, sözcüklerle güzel biçimler kurmak sanatıdır. Ama sözcük nedir? Bir anlamı, bir çağrışımı, bir gölgesi, hattâ bir rengi ve tadı olan nesnedir. Sözcük insanoğlundan haber verir. Sözcük boş bir kalıp değildir. Ozanın duyguları, düşünceleri, hayalleri, dünya görüşü, felsefesi, kişiliği, her şeyi şiirde belli olur. Sözcükleri tanımak, sevmek, okşamasını bilmek gerek. Hangi sözcük hangi sözcükle yan yana geldiğinde nasıl bir ışık ortaya çıkar? Bunu bilmek gerek.” diye yazar bu sorulara cevap olarak. Jean Cocteau daha keskindir şiiri tarif ederken: “Ne masayı anlatacağım diye masa sözcüğünü kullanacaksınız, ne kuşu anlatacağım diye kuş sözcüğünü; ne de aşkı anlatacağım diye aşk sözcüğünü.” Tanpınar (1947): “Yalnız şiirdir ki yazıldığı lisanın malıdır. O lisanda okunmak şartıyla güzelliklerine sahiptir, vardır. Çünkü şiir dilin özüdür, kokusudur, lezzetidir, musiki kabiliyetidir.” diye yazarken, Yahya Kemal Beyatlı’ya göre: “Şiir, nesirden bambaşka bir kimliktedir. Musikiden başka türlü bir musikidir. Şiirde “nefes” ve “ses” iki temel öğedir. Dizenin ayakları yerden kopmazsa ve uçmazsa ya da ister en hafif perdeden olsun, ister İsrafil’in sûru kadar gür olsun, kulağı bir ses gibi doldurmazsa halis şiir değildir.” diye seslenir. Sedat Umran da çam ağacının kabuğuna sızmış bir çam sakızına benzetir şiirde anlamı ve: “O, ozanın yoğurduğu, bir yoğun damlacık haline getirdiği ve tatlandırdığı bir şeydir… Şiir alışılmışın bardağını taşıran son damladır; onun rolü bu taşırıcı niteliğindedir…” diye tamamlar şiir hakkında sözlerini. Necip Fazıl Kısakürek: “Klor ile sodyumun bir araya gelince kurduğu ve ayrı ayrı bunların hiç birine benzemeyen esrarlı tuz terkibindeki sırra eşit” olarak tanımlar şiiri. Bilgegil, \"İç dünyadan veya dış dünyadan gelen güzellik ihsasının doğurduğu hayret hissine lisanın güzelliğini kullanarak beden verme sanatı\" veya \"insanın ruhunda geçen vakalara lisan müzikalitesinden beden verme işi” olarak tarif eder şiiri. Ya Şairler? İbni Sina’nın: “Söz sultanlarıdır, onların dil güzelliği ruha zevk verir” dediği, Necip Fazıl Kısakürek’in “Ne yaptığının yanı sıra, niçin ve nasıl yaptığının ilmine muhtaç ve üstün marifetinin sırrına müştak, bir tılsım ustası” olarak tarif ettiği “Şairler” nasıl insanlardır? Sahi nasıl şiir yazarlar? Şairliğin okulu, mektebi medresesi var mıdır? Şairler duygusal insanlar mıdır? Onlar neden ve niçin yazarlar? Ve şairler, Behçet Necatigil ‘in yazdığı gibi: “Ve şairler boyuna kimlere yazarlar? Yıkılmış köprülerin başında Ürkmüş boşluktan biri inliyorsa Ve şairler onlara geldimlere yazarlar” mıdır gerçekten? degisim yayinlari


vii Cemil Meriç’in sözlerindeki gibi: “Gül, ıtrıyla selâmlar sabahı, şair yaratır. Pınar hangi susuzlukları giderdiğinin farkında mı? Güneş sarayları da aydınlatır, kulübeleri de. Öyle seveceksin ki kelimeleri, yalnız senin için raksedecekler. Kelimeler de bütün sevgiler gibi kıskanç. Senin olmalarını istiyorsan, onların olacaksın, yalnız onların” mıdır gerçekten? Neden kelimeleri sever, onlara sahip çıkar, onlara saygı duyar Şair? Kelimenin yara anlamına geldiğini ve yazdığı her kelimenin kalpte bir yara açtığını bildiği için midir? Sadece kelime yeter mi şiiri yazmaya? Ya da sadece duygu şiir yazdırabilir mi? “…duygular, düşünceler sözcükleri değil; sözcükler duygularımı, düşüncelerimi yönetiyor. Ressam Degas’ın: “Çok güzel duygularım var, ama şiirde başarıya eremiyorum. Neden?” diye sorması üzerine, Mallerme, çok ünlüdür, “Dostum” demiş, “Şiir sözcüklerle yazılır. Herkesin duyguları, düşünceleri var, yetseydi herkes şair olurdu.” Anlaşılmayan budur. İçinden geldiği için mimar ya da mühendis olmaya kalkanı görmüyoruz. Demek sanatların en kolayı şiir ki, duygulara, düşüncelere dayanarak şair olunabileceğine inanılıyor.” diye yazması bundan mıdır Melih Cevdet Anday’ın? Arif Damar: “Bütün şairler gibi, kimi zaman bir düşünceden, kimi zaman bir duygulanmadan, bir kırgınlıktan, bir öfkeden yola çıkarım şiirin başlarında. Bazen de düşündüğüm, kurduğum, tasarladığım şiirin dışına çıkarım. Bir ayrıntı, yakaladığım bir imge şiirin bütününe egemen olur. Kimi şiirlerimi aylarca çalışarak bitiririm, kimini de bir oturuşta. Bitirdiğim bütün şiirleri ezberlemiş olurum. Biçimciliğe karşıyım, ama biçime çok önem veririm. Ayakkabı gibi, ne bol gelmeli biçim ne de dar. Tam oturmalı şiirin ‘muhtevasına’” diye yazar şiir hakkında düşüncelerini ortaya koyarken. Elbette onun tanımladığı şiir, usta işi bir kalemden dökülen mısralarla ortaya çıkar. Tıpkı elinizdeki kitabın içinde yer Ö. Mustafa YILMAZ’ın şiirleri gibi… Onlar da işte tam olarak böyle yazılmıştır şüphesiz. Bazısı bir acıdan, bazısı bir kırgınlıktan, bazısı bir sevinçten, bazısı derin bir özlemden… Bazısı uzun bir zaman içinde, bazısı birden bire yazılmıştır Ö. Mustafa YILMAZ’ın şiirleri. Bazısı gecenin sessizliğini delerek, bazısı güpegündüz ve kalabalıklar içinde, bazısı yalnızlığın sesinin peşine takılarak… Bazısı suların taşlarla olan beraberliğinde, bazısı samanların sarısında, bazısı hasretin harmanında dövülerek… Bazısı susarak yazılmış Ö. Mustafa YILMAZ’ın şiirlerinin, bazısı haykırarak. Bazıları bir öğüt olmuş, bazıları sır, bazıları öfke, bazıları şefkat ve merhametin şiir hali. Elbette her birinin ayrı bir hikâyesi, her birinin ayrı bir romanı, her birinin apayrı bir öyküsü, her birinin apayrı bir duygusu ve her birinin apayrı bir hatırası olduğu gerçeği ile… Şiirlerinde bütün zamanların sırrını saklayan bir şair olarak Ö. Mustafa YILMAZ’ın şiir nasıl yazılır? Onun şiiri nasıl tanımlanır, nasıl anlatılır, nasıl sınıflandırılır? Lirik bir şair midir Ö. Mustafa YILMAZ, şiirleri pastoral mi, epik mi, didaktik midir? Hepsidir; Onun şiirleri hem lirik, hem pastoral, hem epik, hem didaktik şiirdir. Onun şiirinde, soyuttan somuta, somuttan soyutun derinliklerine doğru uzanan mekân algısı ile yitik zamanların harmonisi dile gelir, konuşur. O yüzden olsa gerek bazen: “Ellerim, parmaklarım kifayetsiz” diye yazarken bazen: “Dudaklarım suskun, gözlerim renksiz” diye yazar. Bazen de: “Gözlerim ve dudaklarıma dahi gerek olmadan” yazar şiirini… Bazen bir suyun akışına bakarak yazar şiirini, bazen saman saplarına, bazen Meriç’e. Onu en çok: “Havada yere yakın muallak bulutlar” etkiler, şehirlerin duman rengi karanlığında… degisim yayinlari


viii Hızlı bir bakışla ele alındığında, Ö. Mustafa YILMAZ’ın şiirinde, genel yapı, zaman, mekân, soyut zaman ve mekân ile daussıla ve gurbet, insanlık halleri, şairin kendi hali, isimler, çiçek ve renkler, şehirler ve öğreticilik, öğüt-tavsiye konularında göze çarpanları şöyle sıralamak mümkündür: 1. Genel yapı Jean Cocteau: \"Bir şiirde önemli olan ne söylenendir, ne de söyleyiştir, ne manadır ne de musikidir. Başka bir şeydir; anlatılmaz\" diye yazar şiir hakkında görüşlerini ifade ederken. Şüphesiz genel anlamda şiirler hakkında bu “anlatılmaz” geçip ortaya bir şeyler koymak kolay değildir. Hele hele bu durum, hem söylenen hem söyleyiş hem mana hem de musikiyi son derece başarılı bir şekilde meczetmiş olan Ö. Mustafa YILMAZ’ın şiirinde, daha çok “anlatılmaz” bir hale gelmektedir. Ö. Mustafa YILMAZ’ın şiirinin genel yapısı, yazım tekniği bakımından mesnevi tarzı, koşma tarzı ve serbest şiir tarzının karışımı; ölçü olarak hece vezni ya da ölçüsüz; kafiye bakımından zengin kafiye örgüsü ile bezenmiş, içerik bakımından zengin görsellik, zengin imge, yaşamın içinden gelen tecrübelerin damıtılarak şiirlere ustaca serpiştirilmesi, şeklinde değerlendirilebilir. Kafiyeli şiirlerde kafiye örgüsü, aa+bb, aaab+ cccb, aaaa+bbbb, abab, şeklinde yer almaktadır. Ö. Mustafa YILMAZ’ın şiirinin öne çıkan yanı, ölçülü ve kafiyeli şiirlerde zengin imge olmakla beraber serbest şiirlerdeki ses ve ahenk güzelliğidir. “Yağmuru Beklerken” başlıklı şiirde bu bütünlüğü görmek mümkündür. Ö. Mustafa YILMAZ’ın şiirinin bir başka önemli tarafı, yaşamın içinde çok fazla dikkat edilmeyen nesne ve olayların farklı bir bakış açısıyla ele alınmasıdır. “Saman Sapları” şiirini, ya da “Direk” şiirini buna örnek olarak göstermek mümkündür. Bu durum Şairin, kendine has bir bakış açısı ve kendine has bir kalbî duyuşu olduğunun ifadesidir. Baktığında herkesin gördüğünden farklı şeyleri görmek ve duymak, Şairin şiirine ayrı bir güzellik katarken, okuyucuda da bir farkındalık meydana getirmektedir. Bu durum; Ö. Mustafa YILMAZ’ın sadece bakmadığının aynı zamanda gördüğünün de somut ifadesidir. Ö. Mustafa YILMAZ’ın şiirinin bir diğer özgün yapısı, usta şairlerin berceste olmuş mısralarının, mısraların arasına maharetle konmuş olmasıdır. “İstanbul Sen Benimsin Ben de Seninim” başlıklı şiiri bu konuda örnek olarak gösterilebilir. Ö. Mustafa YILMAZ’ın şiirinde (serbest şiirlerde daha fazla olarak), ses ve ahenk dokusunun şiirin ana gövdesinde saklı olduğunu, bunun da şiire ayrı bir güzellik kattığını söylemek gerekir. Bu anlamda, şiirlerin birçoğunun bestelenebilecek yapıda olduğu tespiti yapılabilir. Ö. Mustafa YILMAZ şiirinin en ayırt edici yanı, şiirlerin tamamına sinmiş olan güzel Türkçedir. Şair, şiirlerini son derece güzel ve zengin bir Türkçeyle yazmıştır. Bu güzellik, handiyse unutulmaya yüz tutmuş birçok kelimenin yeniden hayat bulmasını sağlamaktadır. Türkçenin kelime daralması yaşadığı günümüzde, Şairin şiirlerinin Türkçenin yeniden büyüyüp gelişmesine katkı sağlayacağından şüphe yoktur. Şairin şiirindeki Türkçe zenginliğinin, Şairin iyi düzeyde Arapça bilmesinin ve büyük bir okuma ve güzel konuşma birikimine sahip olmasının etkili olduğu söylenebilir. degisim yayinlari


ix 2. Zaman Ö. Mustafa YILMAZ’ın şiirinde, zamanın her halini yaşamak mümkündür. En çok akşamüstülerini sever onun şiiri, biraz da gün battıktan sonrasını. Akşamlar ve geceler, Onun şiirine ayrı bir güzellik taşır. Ö. Mustafa Yılmaz’ın şirinde zamanın halleri şu şekilde arz-ı endam eder: “Gün boyu” (Dilemma) “Akşam indiğinden bu yana” (Sessizliğin İçinden), “Güneş henüz batmış Karşı dağların ardında” (Salıncakta), “Ova ıslandığında iyice, ay ışığında bir gece” (Yağmuru Beklerken), “Ne çabuk gelip geçti bu hafta Ne zaman pazardı ne zaman cuma” (Zaman Seli), “Bir yaz akşamı” (Salıncakta), “Gün battıktan sonra” (Sessizliğin İçinden), “Geceydi” (Sessizliğin İçinden), “Ancak tatilde, büyümüş hissederdi kendini” (Römorkun Kenarı), “Akşam inerken nasıl renkler silinmeye başlarsa yavaş yavaş” (Gökyüzü Aydınlanınca), “Gökyüzü aydınlanmaya başladı, karanlık alacalı artık” (Gökyüzü Aydınlanınca). 3. Mekân Ö. Mustafa Yılmaz’ın şiirinde mekân bakımından büyük bir zenginlik görülür. Bu zenginliğin temel nedeni, çok gezmek, çok görmek değil, algıda seçiciliktir. Şairliğin verdiği önsezi ile herkesin gördüğünü değil belki de herkesin bakıp da göremediğini görür. Ö. Mustafa Yılmaz’ın şiirinde mekân olarak okuyana sunulan farkındalık şu şekilde kendini gösterir: “Meriç Nehri'nin kenarında” (Çürük Bir Kütük), “Dağlar kararmış” (Salıncakta), “Ve çakılların arasından geçen suların sesi” (Salıncakta), “Tarladaki topaklanmış kara toprağın arasında” (Saman Sapları), “Deniz kenarında bir bahçe Sırtını dağlara dayamış” (Salıncakta), “Geriye doğru yatmış ağaçlar Tepeye doğru yaslanmış” (Salıncakta), “Gün boyu” Dilemma “Deniz kenarında sıra sıra tepeler” (Salıncakta), “Dağlar denizi gölgelemiş” (Salıncakta), “Bir su kenarındaydın belki Belki üzerinde bir tepenin” (Direk), “Yapayalnız veya birlikte Diğer kardeşlerinle” (Direk), “Toprak yolun tozuyla beraber yapardı yolcuğunu Her sabah uykulu ve gün sonlarında yorgundu” (Römorkun Kenarı), degisim yayinlari


x “Bir bekleme salonundayım Yerlere karo taşlarla halı deseni verilmiş Deri koltuklar sıralı odayı çevrelemiş Ortada sehpa ve onun dantel örtüsü” (Bekleme Salonu), “Kumkapı’ya dair pek bir şey yok bende” (Aydınlıklar Şahı Kardeşime), “Ahşap mavi kapı, rengi biraz solmuş ve kapanmış yalnızlığa Üzerindeki asma kilit çok uzun süre önce paslanmış (Sen Geri Gelsen), “Süs olmuş ahşap eve taştan yapılmış yarım duvarları” (Sen Geri Gelsen), “Uzun süreden beri değmemiş üstüne kimsenin nefesi” (Sen Geri Gelsen), “Ahşap kapının arkasında uzanıyor taş duvardan bir koridor İki tarafı duvar, bir tarafı evin, diğer tarafı bahçenin duvarı Özenle taş döşenmiş bir yol bahçeye doğru uzanıyor Kimsesiz kalmış bahçe, solgun, bakımsız ve sapsarı” (Sen Geri Gelsen), “Dağlarda, bulutlarda ay ışığı ve aydınlık” (Şiirin Hasreti), “Güzel bir dost ortamındaydık az önce” (Güzel Bir Dost Ortamı), “Akşam her zamanki kalabalık sokaklar” (Şehr-i bulut), “Genzi yakan kesif duman kokusu” (Şehr-i bulut), “Yol kenarlarında ve kaldırımlarda” (Şehr-i bulut). 4. Soyut zaman ve mekân ile daüssıla ve gurbet Ö. Mustafa Yılmaz’ın şiiri, zaman ve mekân ikileminde, soyuta doğru ve sanki bir kartpostalın içinden geçiliyor gibi çıkılmış bir yolculuk gibidir. Bu yolculuk, son durağı bir olmayan bir yolculuktur. Akarsuyun sesini yapraklarla dinlemesi bundandır, Ateş ve dumana kara ayrılığı eyerinde taşıtması da bundandır. Çünkü her durak hem son duraktır hem de ilk duraktır. O yüzden Ö. Mustafa Yılmaz’ın şiirinde, zaman ve mekân algısı bitimsizdir. Bu bitimsizlik içinde daussıla ve gurbeti saklar. Ö. Mustafa Yılmaz’ın şiirinde, soyutu giyinmiş zaman ve mekân olgusu ile daussıla ve gurbet şu dizelerle ayaklanır: “Sessizliğin içinden” (Sessizliğin İçinden), “Karanlık ve sessizdi” (Sessizliğin İçinden), “Gece kendini dinliyordu” (Sessizliğin İçinden), “Kalan parça, anlatır yılların yorgunluğunu Anlatır kendini sessizce yattığı yerden” (Çürük Bir Kütük), “Akarsuyun sesini, yapraklarıyla dinleyen” (Çürük Bir Kütük), “Bir çığlık gibi İnsanı dirilten” (Sessizliğin İçinden), “Zaten ıslanmaya hazır değil mi umutlar” (Yağmuru Beklerken), “Ne çok bekledik toprak kokan bereketi” (Yağmuru Beklerken), “Kurulup da o suyun aynasına, boydan boya” (Yağmuru Beklerken), “İlk anda burnuna gelen çay kokusu çeker seni” (Vapurun Sallantısı), “Su gibi akıcı yaşamışız ne güzel” (Zaman Seli), “Sen geri gelsen; bu ev canlanacak, bahçede güller açacak Ağaçlarda kuşlar şakıyacak, sesleri avluyu dolduracak” (Sen Geri Gelsen), “Kapkara ufuklara, ışıklı renklerle şekil verirken” (Kızlarıma), “Sessiz konuşmayı o anda başlattık, degisim yayinlari


xi İnceden inceye” (Seneden Seneye), “Muhabbetle sevgi ateşi yaktık, Gönülden gönüle” (Seneden Seneye), “Gözlere tılsım, sözlere anlam aktardık, Özelden özele.” (Seneden Seneye), “Mesafeler sınır koyamaz ki gönüllerimize” (Hatice), “Geceyi hoş sohbetinin hatırası bölüyor” (Şiirin Hasreti), “Kokun birden bire aklıma geldi” (Sema), “Ağaçlarda bahar özlemi, gönüllerde sıcaklık” (Şiirin Hasreti), “Dilim raflardan eskimiş mısraları alıyor...” (Şiirin Hasreti), “Fısıldıyor sarhoş rüzgâr yaman yalnızlığı” (Şiirin Hasreti), “Eyerinde taşıyor; ateş ve duman kara ayrılığı,” (Şiirin Hasreti), “Boş geçen günlerin yaptığı; zaman hırsızlığı” (Şiirin Hasreti), “Sesim, selamım şiirin hasretinde kalıyor...” (Şiirin Hasreti), “Masanın etrafında, sımsıcak bir ortam Samimi muhabbete ne keder ne de gam” (Güzel Bir Dost Ortamı), “Büyülü sohbette durmuştu sanki zaman” (Güzel Bir Dost Ortamı), “Pür muhabbet ve gönülden samimiyet” (Güzel Bir Dost Ortamı), “Aksediyor bulutları kirli aynasında” (Şehr-i bulut), “Çırpıntılı ve parlak, berrak ve puslu” (Şehr-i bulut), “Yağmur sonrasında herhangi bir kış akşamı” (Şehr-i bulut), “Duman kokulu ve bulutlu sokaklarda” (Şehr-i bulut), “Sanki kartpostal içinden geçiyorduk biz” (Güzelyurt), “Çınar dalları kollarıdır, yaprakları da elleri olsun” (İstanbul; Sen Benimsin Ben De Seninim), “Yağmurla gelen gecenin karanlığında” (Derunî), “Mum alevi gibi sönük bir ışık altında” (Derunî), “Tamda bu vakitte, gecenin sessizliğinde” (Derunî), “Göçmen kuşlara dur, gitme diyebilir misin?” (Hepsi Biraz Biz), “İnsan da biraz öyle, bir nevi kuş misali” (Hepsi Biraz Biz), “Gurbetteyim” (Gurbetteyim), “Gitmedim kaldım, lakin gurbetteyim “(Gurbetteyim), “Dipsiz kuyu gibi günler geceler; hasretteyim” (Gurbetteyim), “Bırakıp giden midir gurbette olan Hangisidir gerçekten yalnız kalan” (Gurbetteyim), “Nasıl özlem taşır ata toprağından, ana vatana kadar İşte sebebi bundandır, zapt edemez hasretini yatağından taşar” (Benim Meriç'im), “Ölüm korkusu endişenin en büyüğü olan” (Korkuya Teslim Olmayanlar), “Kaygı çığlık atıyor, \"hepiniz saklanın, ölüm çok yakın\" (Salgın). 5. İnsanlık halleri Ö. Mustafa Yılmaz’ın şiirinde, ilk bakışta fark edilmeyen insanlık halleriyle karşılaşılır. Onun şiirinde insanların bir kısmı “dalgın” bir kısmı “telaş içinde” ve bir kısmı da ‘salıncakta’dır. O bütün insanları Yunus gibi: “Yaratılanı Yaradan’dan ötürü” sevmekle işe başlayan bir şairdir. Ö. Mustafa Yılmaz’ın şiirinde, insanlık halleri insanımızın yaşam halinden başka bir şey değildir ve bu hal şu dizelerle kendini ifade eder: degisim yayinlari


xii “Bekleyenler dalgındı” (Sokakların Uykusu), “Telaş içinde geçtiler karşıya” (Sokakların Uykusu), “Dalmış akşamın büyülü saatlerine Mırıldanıyor bir şarkı” (Salıncakta), “Melodi yok, duyulmuyor varsa da Gelmeyen kim bu büyülü saatlere” (Salıncakta), “Sevmeyen şimdi nerede Sevmiyor mu artık acaba Hiç sevmemiş miydi yoksa” (Salıncakta), “Salıncakta sarı saçlar” (Salıncakta), “Tırmanıyordu çocuklar Rüzgârlara direnen Güven veren dallarına” (Direk), “Coşup, oynuyorlardı Sallanırlardı dallarında Urgan ve kilimden Yaptıkları salıncaklarında Şen kahkahalarla” (Direk), “Telaşlı, neşeli, sevinçli” (Direk), “Oyun oynarcasına, tütün kırardı bütün gün Öğlenleri ona, biraz katık, bolca ayrandı öğün” (Römorkun Kenarı), “Tavırlar bilgiç ve kibirli Gözlerinden riya akıyor” (Rugan), “İşten çıkmış memurlar kendi telaşında” (Şehr-i bulut), “Kovalıyorlar sanki kaçmakta olan zamanı” (Şehr-i bulut), “En dişe dokunur duygulardan Endişe” (Korkuya Teslim Olmayanlar), “Sevinçlerini, hüzünlerini paylaşanlar” (Korkuya Teslim Olmayanlar), “Onlar ölümün yeni bir başlangıç olduğuna” (Korkuya Teslim Olmayanlar), “Çenesi boynundaki kaşkolun içinde gömülü Kapşonun kenarından dökülmüş saçları” (Korkuya Teslim Olmayanlar), “Narin ellerinden biri, mantosunun cebinde” (Korkuya Teslim Olmayanlar), “Hüzün ve karanlık artık yerini neşe ve aydınlığa bırakıyor” (Gökyüzü Aydınlanınca). 6. Şairin kendi hali Ö. Mustafa Yılmaz’ın şiirinde, şairin kendi hali olarak yılgınlık, bitkinlik, vazgeçmişlik yoktur. Onun şiirinde şairin hali olarak sevgi vardır, merhamet vardır, şefkat vardır. O Yine Yunus gibi: “Sevdiğimi görmezsem bu gözlerim nemdir benim” diyen bir şairdir. Bu nedenle bazen hislerini saklasa da çoğunlukla kalbine zevkli bir sızıyı düşürür ve bekleme salonunda bekler durur. Aslında çabayla varılacak yere zaten çoktan varmıştır. Ö. Mustafa Yılmaz’ın şiirinde, kendi halini şu mısralar ele vermektedir: “Pek memnunum bu güzelliği gördüğüme” (Çürük Bir Kütük), “Uzaklaştık oradan, hislerimizi saklayarak” (Çürük Bir Kütük), degisim yayinlari


xiii “Gözlerim yorgun ve kırışık” (Ağrılar Yaşlanmıyor), “Dizlerimde bir ağrı Belli belirsiz, biraz karışık” (Ağrılar Yaşlanmıyor), “Kalbim, bazen çarpıntılı, bazen sakin” (Ağrılar Yaşlanmıyor), “Bir bekleme salonundayım Elli üç senedir bekliyorum Hiç acelem yok Sıkılmadım, daha yeni başladım” (Bekleme Salonu), “Zevkli bir sızı düştü kalbime, eski günlere gidince” (Üç Eski Dost), “Üç kuvvetli gücü, bir daha hissettim yüreğimde Kalplerinin hasret ve sevgi dolu sıcaklığında” (Üç Eski Dost), “Çocukluk heyecanlı ve zevkliydi her haliyle” (Aydınlıklar Şahı Kardeşime), “Biz ağaç tepelerinde ve duvarlarda cambazdık. Diz ve dirseklerde yara beresiz dolaşamazdık.” (Aydınlıklar Şahı Kardeşime), “Dostum, şiir oldu mu o ifade eder beni.” (Canım Annem), “Şimdi, sözüm sana olacak; canım annem! Çok eskiden beri ayrı kaldığım; bir tanem!” (Canım Annem), “Öyle ya bir tanedir anneler, herkes için.” Sen de her an benim kalbimin ta içindesin.” (Canım Annem), “Sen çok yaşa, zaman silsin acıların hepsini.” (Canım Annem), “Hassas, sevgi dolu, hayat dolu, asilsin. Öğrendiklerimizin çoğunun kaynağı, sensin.” (Canım Annem), “Bilirsin ki sen topraksın, havasın, güneşsin” (Kızlarıma), “Yaşam kaynağı su gibi cana can verensin” (Kızlarıma), “Pırıltınla çılgın elmaslar gibi ışık verensin Kendini, duyduğun ilk melodiye benzetensin Gönüle hoşluk veren, gönül bezeyensin Gamzenle nur saçan, ezginle büyüleyensin sen” (Kızlarıma), “Ben söylemedim Söylemeyi düşündüm Düşündüm ama söyleyemedim Cesaret edemedim Belki gözlerim söylemiştir Benden habersiz gözlerim” (Benden Habersiz Gözlerim), “Ben bu yarışta hiç olmadım Kaybettiğimi düşünmeleri Beni üzmez” (Gönlünün Nuru), “Çabayla varılacak yere zaten çoktan vardım Daha gidecek yol varsa Bana davet gerekmez” (Gönlünün Nuru), “Güzellikler saçan gönlünün farkındayım Gönlünün nuru, bana yeter Bileğimi kimse bükemez” (Gönlünün Nuru), “İşte ben buyum başka ne olayım Senin gibi dostlarım varken Çok şükür asla sırtım yere gelmez. “(Gönlünün Nuru), “Her an özlediğim, içime sindirdiğim” (Sema), degisim yayinlari


xiv “Tüm benliğimle ateş gibi yandım Birden bire yanımdasın sandım” (Sema), “Sema'ya adını yazdırsam Yanına da bir kalp koydursam” (Sema), “Sen ki adını kalbime yazdığımsın; Sema” (Sema), “Kavruluyoruz cayır cayır kuru bir dal gibi” (Salgın). 7. İsimler Ö. Mustafa Yılmaz’ın şiirinde yer alan isimler, onun yakın çevresindeki isimler olduğu kadar daha önce hiç tanımadığı isimler de olabilmektedir. Onun şiirinde isimlerin her birisi, onun sevgisiyle bezendiği için ayrı bir şansa sahiptir. Ö. Mustafa Yılmaz’ın şiirindeki isimler, sevginin bütün renklerini, sevmenin bütün hallerini üzerinde taşırlar. Bu isimler, annedir, eştir, kızıdır, kardeştir, abladır, ağabeydir ve dosttur. Bazen de ‘hoca’ olur bu isimler, bazen ‘dost’ bazen ‘müfit dost’ bazen sadece (ama son derece anlamlı) ‘üstad’ olur. İşte her yazıldığında ayrı bir şekilde kendini özel hissetmenin zirvesinde olan bu isimler şu şekilde yazılmıştır: “Zekai Abi, ne çok şey varmış meğer söylenecek.” (Zekai Abime Şifa Dileklerimle), “Canım Annem” (Canım Annem), “Kızlarıma” (Kızlarıma), “Dilara’ma ve Dilruba'ma” (Kızlarıma), “Müveddet” (Müveddet), “İki ismi var biri sevgi dostluk arkadaşlık manasında Diğeri kendi gibi prenses demek ismi Banu aslında” (Müveddet), “Benim söylediğim daha kolay; benim için sadece abla Öyle bir abla işte; hem dost, hem arkadaş hem de sırdaş bana” (Müveddet), “Hatice” (Hatice), “Müfit Dost” (Müfit Dost), “Kocaman yüreğinin Aslı; Âli'dir, Can'dır” (Hatice), “Çabalama benim için Üstadım Uğraşmaya değmez” (Gönlünün Nuru), “Güzel dostum gönlünde taht kurdun bana” (Müfit Dost), “Sema” (Sema), “Mehmet, Osman ve ben, bir de Hocam (Güzel Bir Dost Ortamı), “Mehmet Bilecik'ten, Bursa'dan Osman Benim gibi eski başkentli Mustafa hocam” (Güzel Bir Dost Ortamı), “İki Mustafa ve Osman bir de Mehmet” (Güzel Bir Dost Ortamı), “Hey baksana bana kara gözlü çocuk Pırıl pırıl parlayan kömür gözlerinle Başlığın ve montun yanakların gibi pofuduk Düşmüşsün yollara nereye gidiyorsun böyle” (Göç Yollarında Çocuklar), “Bir gülücük versene bana, hey mavi gözlü çocuk!” (Göç Yollarında Çocuklar), “Neden ağlıyorsun içli içli hey, ela gözlü çocuk” (Göç Yollarında Çocuklar), “Kara gözlü, mavi gözlü, ela gözlü ve bütün çocuklar” (Göç Yollarında Çocuklar), degisim yayinlari


xv “Bakın hele! Bu güzel yavruların anne ve babaları” (Göç Yollarında Çocuklar), “Mavi bereli çocuk, duydum ki kaybolmuşsun” (Kayıp Aranıyor), “Süslü bir kız olduğun belli yakışmış küpelerin…”(Kayıp Aranıyor), “Başında mavi beren, sarı kazağın sırtında Üşüyor musun yoksa? Açıkta kalma sakın! \"Ben kaybolmadım, insanlık kaybolmuş aslında\" Der gibi, insanın içine işliyor; derin bakışların…”(Kayıp Aranıyor), “Düşer bilinmez bir yola bizim Ayşe, bizim Ali” (Hepsi Biraz Biz), “Umur Bey, Süleyman Paşa, Evrenos ile Hüdavendigar” (Benim Meriç'im), “Bu günlerde hep beraber yanıyoruz Gülüm” (Salgın). 8. Çiçek ve Renkler Ö. Mustafa Yılmaz’ın şiirinde, sadece zaman, mekân, insanlar ve şairin kendi hali yer almaz. Bunun yanında çiçekler ve renkler de yer alarak Onun şiirine ayrı bir güzellik katar. Onun şiirinde çiçeklerden en çok gül yer alırken renklerden de sarı ve yeşil daha çok öne çıkar. Ö. Mustafa Yılmaz’ın şiirinde, çiçekler ve renkler yalın olduğu gibi çoklukla ya duvarda ya da topraktadır. Onun şiirinde renkler bütün güzellikleriyle ortaya çıkarken çiçekler bazen tek bazen demet demet ortaya çıkar. Onun şiirinde çiçekler ve renkler, kendilerine has güzellikle şöyle boydan boya ve rengârenk uzanır: “Yeşil ağaçlara inat, bu yere yatmış kütük” (Çürük Bir Kütük), “Yeşile doymuş sarıyı seçmiş saman sapları” (Saman Sapları), “Rengini seveyim senin o ne güzel bir sarı” (Saman Sapları), “Haydi, kavuş kara toprağa ve doğayı yeniden boya” “Baharda yeşile, sıcak yaz güneşinde sarıya” (Saman Sapları), “Sen geri gelsen; bu ev canlanacak, bahçede güller açacak Ağaçlarda kuşlar şakıyacak, sesleri avluyu dolduracak” (Sen Geri Gelsen), “Bulutlar alçaldı, karardı bütün şehir” (Yağmuru Beklerken), “Beyazı az, grisi çok, yoğun bulutlar” (Yağmuru Beklerken), “Yeşili solmuş ve kırışık, belli oluyor iskeleti” (Yağmuru Beklerken), “Ahenkle oynaşan maviyle, sarıyla ve yeşille” (Kızlarıma), “Anlam dolu kırmızıyla, beyazla ve pembeyle sen” (Kızlarıma), “Bir demet gül yerine, yazdıklarım kabulün mü?” (Hatice), “Orada mis kokulu çiçekler içinde mutlu olasın” (Aydınlıklar Şahı Kardeşime), “Renkleri kurşuni ve bazen turuncu” (Şehr-i bulut), “Kimi altın sarısı, kimi kehribar Kimi bölge ak, kimi sapsarı” (Güzelyurt), “Ovanın tamamını sarmış başaklar” (Güzelyurt), “Bu güzellik terk etmeden kendini sarıya Yeşilin her tonu hâkimdi bu ovaya” (Güzelyurt), “Bulutlar aydınlanmış, bakır mangal gibi Şehrin ışıklarını yansıtıyorlar her yöne Aydınlatmış karanlığı sarı, turuncu ve gri Isıtıyor kış gününü sıcacık renklerle” (Şehr-i bulut), degisim yayinlari


xvi “Genzi yakan kesif duman kokusu” (Şehr-i bulut), “Renkleri kurşuni ve bazen turuncu” (Şehr-i bulut), “Aksediyor bulutları kirli aynasında Çırpıntılı ve parlak, berrak ve puslu” (Şehr-i bulut), “Duman kokulu ve bulutlu sokaklarda” (Şehr-i bulut), “Sabahın ilk ışıklarında içini gül kokuları doldursun” (İstanbul; Sen Benimsin Ben De Seninim). 9. Şehirler ve Yerleşim Yerleri Ö. Mustafa Yılmaz, İstanbulludur ve gerçek bir İstanbul aşığıdır. Gezdiği gördüğü ve etkilendiği şehirleri ayrı ayrı yazsa da aklından bir türlü çıkarmadığı ve bir türlü kalbini çıkaramadığı İstanbul’dur. “İstanbul sen benimsin ben de seninim” diyecek kadar İstanbul’la bir ve bütündür. İstanbul, bütün semtleriyle onundur. İstanbul’da doğum büyümüz olmanın ve sonra ondan ayrılmanın acısı, özlemi hep tazedir yüreğinde. Ö. Mustafa Yılmaz’ın şiirindeki şehirler, bir güzellik ve bir uğrak yeri olarak şöyle kendilerini ortaya çıkarırlar: “İstanbul, Balıkesir, İzmit, İzmir, Ankara, Samsun” (Zekai Abime Şifa Dileklerimle), “Güzelyurt” (Güzelyurt), “Anaya benzeyen o ilin yazı, kışı ve güzü” (İstanbul; Sen Benimsin Ben De Seninim), “Akşam gün batımında kur sofranı Kanlıca veya Küçüksu'da” (İstanbul; Sen Benimsin Ben De Seninim), “İşin büyüsü de işte bu ya, şimdi aklın Tarabya'da” (İstanbul; Sen Benimsin Ben De Seninim), “Tutun bir martının kanatlarından, uçursun seni, Geçirsin Marmara'yı; hey! Gülhane, ver elini...” (İstanbul; Sen Benimsin Ben De Seninim), “İstanbul; Sen Benimsin Ben De Seninim” (İstanbul; Sen Benimsin Ben De Seninim), “İstanbul'da doğdum ben aynı babam gibi İstanbullu oldum ben aynı dedem gibi Dedemin babası, onun da babası ve dedesi Hep aynı onlarda, İstanbul'un hemşehrisi” (İstanbul; Sen Benimsin Ben De Seninim), “Ben hep sevdim İstanbul'u her bir ayrı özelliğiyle Ne mutlu bana, taşıyorum onu her yana, güzellikleriyle” (İstanbul; Sen Benimsin Ben De Seninim), “Nasıl bir zevktir oradan yürümek Sarayburnu'na” (İstanbul; Sen Benimsin Ben De Seninim), “Rastlayıp yolda, Sirkeci - Halkalı tren hattına” (İstanbul; Sen Benimsin Ben De Seninim), “Şimdi denizi bırak hele, dön arkanı Üsküdar'a” (İstanbul; Sen Benimsin Ben De Seninim), “Eh be Topkapı! Neler yaşadın sen, ibretliksin” (İstanbul; Sen Benimsin Ben De Seninim), “Dolmabahçe, Galata, Selimiye ve Kuleli Her biri başka, İstanbul'un nadide süsleri” (İstanbul; Sen Benimsin Ben De Seninim), “Ayasofya, Süleymaniye, Sultan Ahmet'den bahsedemedik bile” (İstanbul; Sen Benimsin Ben De Seninim), “Hele Kumkapı yok mu? Orasıdır bizim ilk evimiz” (İstanbul; Sen Benimsin Ben De Seninim), “İstanbul'um, tarihi aydınlatan, ışık saçan şehrim Şunu iyi bil; içimdesin, sen benimsin, ben de seninim” (İstanbul; Sen Benimsin Ben De Seninim), “Benim Meriç'im” (Benim Meriç'im), “Benim Meriç'im Balkanlardan doğar, dolu dolu coşarak akar Ege' ye vardığında, son kez dönüp ana vatanına bakar” (Benim Meriç'im), degisim yayinlari


xvii “Meriç sen bizimdin, şimdi yarım kaldık bizde senin kadar” (Benim Meriç'im), “İki başlı ejder tarihine vefandır, Selimiye başına taçtır, payidar Meriç sen benimsin, bana emanetsin, aktığın her yer kadar” (Benim Meriç'im). 10. Öğreticilik, Öğüt-Tavsiye Ö. Mustafa Yılmaz’ın şiirinin en belirgin vasfı didaktik yapısıdır. Yaşananlardan ders çıkarmak ve bu dersi çevresindekilere aktarmak konusunda mesleki bir özelliğe de sahip olan Ö. Mustafa Yılmaz, şiirlerinde bu yanını yansıtmıştır. Bu yansıtmada calib-i dikkat olan husus, şiirlerinin baştan sona bir öğüt verme ve öğretme şiiri olmamasıdır. Başka bir ifadeyle, öğreticilik, öğüt ve tavsiye, Ö. Mustafa Yılmaz’ın şiirinde ne fazla ne de az seviyededir. Bu anlamda, Ö. Mustafa Yılmaz’ın şiirini salt öğretici, öğüt verici ve tavsiye edici olarak okumak ve algılamak doğru değildir. Ö. Mustafa Yılmaz, şiirlerinde, insanın aynalara bakmasını söylerken, insanın kendini bilmesini ve neyin yettiğini bilmesini de öğretmektedir. Bunun yanında o, şiirinde insanın, duruşunu bozmamasını, doğru bildiği yolda yürümesini ve üzülmemesini tavsiye ederken, geçip gideni güzellikleriyle anmasını, toprağa sımsıkı tutunmasını ve simitlerden martların payını unutmamasını tavsiye etmektedir. Ö. Mustafa Yılmaz’ın şiirinde, öğreticilik, öğüt ve tavsiye, yağmur sonrası gökyüzünü süsleyen eleğim sağmaya benzer. O eleğimsağmanın renkleri bazen bin bir renge bürünürken bazen sadece beyazdır. Ö. Mustafa Yılmaz’ın şiirinde, öğreticilik, öğüt ve tavsiye, tavsiye edenden çok tavsiye edileninin payına düşen kadardır ve şu şekilde ortaya çıkmaktadır: “Buğday ol, arpa ol, pirinç ol, çavdar ol Sımsıkı tutun toprağa, güneşin gücüyle dol” (Saman Sapları), “Sen duruşunu bozma Gene dimdik duruşunla Hep meydan oku yıllara” (Direk), “Sen doğru bildiğin yolda yürü her zaman” (Şiir Yaz Şimdi Kalbim), “Gez, dolaş keyfince Kendi kendine Dinleme kimseleri Görme kaprisleri” (Hakuna Matuta), “Duyma sesleri Ve gönüldekileri Bak biraz da keyfine Rahatla olabildiğince Hiç üzülme” (Hakuna Matuta), “Keyifli bir yolculuk yapmaksa niyetin Öncelikle vapur seyahatini tavsiye ederim” (Vapurun Sallantısı), “Simitlerden martı payını ayırmayı unutma” (Vapurun Sallantısı), “Marifet o ki geçip gideni güzellikleriyle an” (Zaman Seli), \"Sen de mi Brütüs\" Sezar'ın son sözü olsa da “Öyleyse yıkıl Sezar\" diyerek sakın yıkılma” (Yıkılma), degisim yayinlari


xviii “Bil kendini; Sana neyin yettiğini” (Aynalar), “Takma sakın kafana, elbet bu da geçer” (Zekai Abime Şifa Dileklerimle), “Durma kızım, durma yürü ileriye Gelecek, şimdi sadece senin elinde” (Kızlarıma), “Semadaki yıldızlar, senin gözlerinde ışıldasın” (Kızlarıma), “Durmadan yürü, daima yürü aydınlık geleceğe” (Kızlarıma), “Bırakma, bıkma, yorulma mücadeleden” (Kızlarıma), “Çok yaşa, huzurlu ol hep mutlu kal böyle” (Hatice), “Orada mis kokulu çiçekler içinde mutlu olasın” (Aydınlıklar Şahı Kardeşime), “Sevgiliye, vatana, aileye, doğaya Aşk ile bağlanalım tüm kainata” (Aşkolsun), “Umut en parlak ışıktır onu karartmayalım” (İnanç), “Hayat bir yoldur, kıpırdamaz Yaşamak da buna benzer biraz İnsan yoldan çıkmama gayretiyle Gitmek ister ileriye hep kendince” (Yol), “Moralin yüksek olsun, kendine çok iyi bakasın. Sadece kendine de bakma, sen hepimize lazımsın.” (Zekai Abime Şifa Dileklerimle), “Paylaşmak zor mu geliyor kimi insana Sevgi ve ilgi fakiri, zavallı garibana Rastladın mı doğayı aşk ile doldurana Dost de, sırdaş de, yaren de güven ona” (Müfit Dost), “Tek dertli yalnız sensin sanma kendini” (Münferid), “Tutunmalısın hayata yeni doğmuş gibi” (Münferid). Sonuç olarak, Ö. Mustafa YILMAZ’ın şiirinde tarifi zor olan bir güzellik, anlatım zenginliği, gözlemci bir bakış, eski ve yeni kelimelerin bir aradalığı, günlük hayattan kopmadan şiirin seçiciliğine yolculuk, kültürel değerlerin ustaca serpiştirilmesi ve ustaca öğreticilik saklıdır. Sıradan diyebileceğimiz birçok kelime, onun şiirinde apayrı bir anlama bürünür. Onun seçtiği kelimelerin birçoğu “bilip unuttuğumuz” kelimeler gibidir. Ö. Mustafa YILMAZ, şiiri, kalbinden gelen kelimelerle ve insanların kalbine gitmesi yazar. Nitekim bunu mısralarında şöyle dile getirir: “Ben gözün ve kulağın için yazmadım Zira kalbimden geldiği gibi yazdım Zira kalbine gitsin diye yazdım; umarım anlarsın” (Kalbimden Kalbine) Goethe: \"Şiir gökyüzüne çizilmiş resimdir\" der. Ö. Mustafa YILMAZ’ın şiirleri, sadece gökyüzüne değil, hem yeryüzüne hem de insanların kalbine çizilmiş resimdir. Belki de onun şiirlerine yakışan en güzel başlığın “Şiir Yaz Şimdi Kalbim” olması bundandır. Doç. Dr. Mustafa HATİPLER Edirne-Kasım-2020 degisim yayinlari


xix İçindekiler Ö. Mustafa YILMAZ’ ın Özgeçmişi ............................................................................................... iv Şiir, Şair ve “Muallak Bulutlar” Şairi Ö. Mustafa Yılmaz’a Dair………………………………vii İçindekiler ....................................................................................................................................... xix Diyarbakırlı Ahmed Hami Efendi ................................................................................................... 1 Dilemma ............................................................................................................................................. 3 Şiir Yaz Şimdi Kalbim ...................................................................................................................... 4 Sessizliğin İçinden ............................................................................................................................. 5 Sokakların Uykusu ............................................................................................................................ 6 Buralar ............................................................................................................................................... 7 Salıncakta ........................................................................................................................................... 8 Ağrılar Yaşlanmıyor ....................................................................................................................... 10 Hakuna Matata ................................................................................................................................ 11 Vapurun Sallantısı ........................................................................................................................... 12 Direk ................................................................................................................................................. 13 Çürük Bir Kütük ............................................................................................................................. 14 Saman Sapları .................................................................................................................................. 15 Römorkun Kenarı ........................................................................................................................... 16 Bekleme Salonu ............................................................................................................................... 17 Yıkılma ............................................................................................................................................. 18 Aynalar ............................................................................................................................................. 19 Zaman Seli ....................................................................................................................................... 21 Aşkolsun ........................................................................................................................................... 22 Becayiş .............................................................................................................................................. 23 Sevgi .................................................................................................................................................. 24 İnanç ................................................................................................................................................. 25 Yol ..................................................................................................................................................... 26 Üç Eski Dost ..................................................................................................................................... 27 Anonim ............................................................................................................................................. 29 Aydınlıklar Şahı Kardeşime ........................................................................................................... 31 Zekai Abime Şifa Dileklerimle ....................................................................................................... 32 degisim yayinlari


xx Sen Geri Gelsen ............................................................................................................................... 34 Canım Annem .................................................................................................................................. 35 Kızlarıma .......................................................................................................................................... 36 Müveddet .......................................................................................................................................... 38 Gökyüzü Aydınlanınca.................................................................................................................... 39 Hepsinin Eskisi ................................................................................................................................ 40 Seneden Seneye ................................................................................................................................ 41 Hatice ................................................................................................................................................ 43 Kader ................................................................................................................................................ 44 Benden Habersiz Gözlerim ............................................................................................................. 45 Rugan................................................................................................................................................ 46 Gönlünün Nuru ............................................................................................................................... 48 Sitem ................................................................................................................................................. 49 Kalbimden Kalbine ......................................................................................................................... 50 Müfit Dost ........................................................................................................................................ 51 Münferid .......................................................................................................................................... 52 Şiirin Hasreti .................................................................................................................................... 53 Sema.................................................................................................................................................. 54 Güzel Bir Dost Ortamı .................................................................................................................... 55 Şehr-i bulut ...................................................................................................................................... 56 Gurbetteyim ..................................................................................................................................... 57 Güzelyurt .......................................................................................................................................... 58 Konstantin Veliçkov ........................................................................................................................ 59 Yağmuru Beklerken ........................................................................................................................ 61 İstanbul; Sen Benimsin Ben De Seninim ....................................................................................... 62 Benim Meriç'im ............................................................................................................................... 64 Derunî ............................................................................................................................................... 65 Korkuya Teslim Olmayanlar ......................................................................................................... 66 Dalgın Ve Sakin ............................................................................................................................... 67 Göç Yollarında Çocuklar ................................................................................................................ 68 Kayıp Aranıyor ................................................................................................................................ 69 Hepsi Biraz Biz ................................................................................................................................ 70 Salgın ................................................................................................................................................ 71 degisim yayinlari


xxi degisim yayinlari


1 Ehl- i dil ârâm eder her kande kim ragbetlenir Gâh olur gurbet vatan, gâhi vatan gurbetlenir 1 Diyarbakırlı Ahmed Hami Efendi 1 Gönül ehli insanlar, rağbet gördükleri yerde kalır, rağbet görmedikleri yerden kendi vatanları bile olsa uzaklaşırlar. (Bu sebepledir ki) onlara bazen vatan gurbet olur bazen de gurbet vatan olur degisim yayinlari


2 degisim yayinlari


3 Dilemma Kalbimde yüzlerce yara var Her gün defalarca kanayan Sen aklıma geldikçe Gün boyu Seni andıkça Kanar kanar, durmaz Kalbimde yüzlerce yara var Kalbimde yüzlerce anı var Her gün defalarca ağlatan Sen aklıma geldikçe Gün boyu Seni andıkça Ağlatır ağlatır, durmaz Kalbimde yüzlerce anı var Kalbimdeki her anı bir yaradır Her anı her gün kalbimi kanatır Kanayan her yara; ağlatan bir anıdır Her yara ağlatır Sen aklıma geldikçe Gün boyu Seni andıkça Her yara kanatır ve ağlatır beni, durmaz Kalbimdeki her anı bir yaradır Kalbimdeki her anı, senin anındır Her anıda sen varsın Sen aklıma geldikçe Gün boyu Seni andıkça, ağlatır beni -Ki hep seni anarım- Her an Andıkça seni Ben ağlarım, kalbim kanar, durmaz Kalbimdeki her anı, senin anındır degisim yayinlari


4 Şiir Yaz Şimdi Kalbim Ellerim, parmaklarım kifayetsiz Coşmuş yine dizginlenemez nefsim Dudaklarım suskun, gözlerim renksiz Anlat beni geleceğe; şiir yaz şimdi kalbim Görmek için mesafeleri yok sayan Güzel seven, sevmeyi bileni anlayan Gönüldeki sözcükleri bir bir sıralayan Anlat beni geleceğe; şiir yaz şimdi kalbim Yüreklere hapsolmuş aşka miftahsın Yolu kaybolmuş maşuka mihrapsın Unutulmuş duyguları bulmaya üstatsın Anlat beni geleceğe; şiir yaz şimdi kalbim Sen doğru bildiğin yolda yürü her zaman Gözlerim ve dudaklarıma dahi gerek olmadan Konuşturursun hislerimi ben bile duymadan Anlat beni geleceğe; şiir yaz şimdi kalbim degisim yayinlari


5 Sessizliğin İçinden Geceydi Karanlık ve sessizdi Sessizliğin içinden Uzaklardan derinden Bir ses duyuldu Siren sesiydi bu Bir trenin sireni Geceyi yarıp gelen Uzak ve derinden Trenin birinden Bir ses duyuldu... Gün battıktan sonra Akşam indiğinden bu yana Ağaçlarda bir telaş Yer kapışma ve bağrışma Kargaların bağrışı Ve umursamaz telaşı Lakin asla umarsız değildi Gece olunca da telaş bitti Onlar da artık sessiz Bağrışmalar kesilmiş Nümayiş dinmiş Karanlık sesi yenmişti Derinden bir ses duyuldu Tam da kargalar susmuş Gece olmuştu Gece kendini dinliyordu Bir ses duyuldu Sessizliğin içinden Uzaklardan ve derinden Tren sireniydi bu Geceyi yaran İnsanı alan Belki çocukluğuna Veya başka bir anıya Eskiden kalan Yalnız bırakan Anılara uyandıran Trenin siren sesi Yarmıştı geceyi Bir çığlık gibi İnsanı dirilten Ürperten Uykuyu yenen Sessizliği dinleten Sesin kıymetini bildiren Her şeye rağmen İyi ki varım dedirten degisim yayinlari


6 Sokakların Uykusu Hızlı bir ritimle yürüdüm gecenin içine Seyrederek etrafımı Mağazalar renk ve ışık şöleni Kesmiş gecenin karanlığını Kesmiş karanlığı bir bıçak Işık vurmuş bilenmiş parlak Yürüdüm gecenin içine hızlı ritimle Saatlerce sürdü Binaların balkonları boştu Boş balkonlar seyrediyordu karanlığı Sokaklarda ışıklar Bir köpek geçti sokağı Karşıdan karşıya Bir sokak köpeği korkarak Yiyecek bir şeyler aradı Sokaktan geçenlere baktı Ona aldıran yoktu O da umursamadan yürüdü uzaklaştı Otobüs durağı kalabalık Bekleyenler dalgındı İleride yaya geçidi Yayalar bekliyorlar lambayı Trafik lambası yeşil yandı Yayalar karşıya geçme telaşında Karşıdan gelenlerin sağında Trafik akışı gibi düzen içinde Toplu olarak hepsi geçidin sağ tarafında Telaş içinde geçtiler karşıya Birazdan sessizleşecek yollar Yayalar çekilecek önce Mağazalar kapatacak lambalarını Kepenkler inecek sonra Araçlar azalacak Ve Önce gece Sonra Sokaklar uykuya dalacak… degisim yayinlari


7 Buralar Ne çok insan yaşamış buralarda Ne çok insan yaşamış buralarda Buralar epey yıpranmış Ne çok sevgi yaşanmış buralarda Buralar aşk ile şahlanmış Binalar ve beton bozmuş buraları İyi bir yaşam uğruna Sevgi, sanatla bezemiş etrafı Aşkı yaşamak adına Yaşanmışlar şehri burası Geride kalmış doğa, biraz rahat niyetine Sanat süslemiş sokakları Sevenin, sevgisinin lütfu bu, sevgiliye degisim yayinlari


8 Salıncakta Körfezin iki tarafında Deniz kenarında sıra sıra tepeler Yer yer kumsal kayaların arasında Her iki yamaçta tek tük evler Evlerin bahçeleri iniyor denize kadar Bahçesinde bu evlerden birinin İki katlı verandalı evden Denize doğru inerken Bir yaz akşamı, tatlı yumuşacık Serinleten deniz esintisi Güneş henüz batmış Karşı dağların ardında Dağlar denizi gölgelemiş Başlamak üzere alaca karanlık Gökyüzü kararmadan önce Dağların arkası kızıla boyanmış Dağlar kararmış, Deniz koyu gri ve mutedil dalgalı Kıyıya vuruyor deniz Görülmese de sesi duyuluyor Çakıllara dalgaların çarpması Ve çakılların arasından geçen suların sesi Deniz kenarında bir bahçe Sırtını dağlara dayamış Geriye doğru yatmış ağaçlar Tepeye doğru yaslanmış Burada rüzgarlar hep aynı yönden eser Bilmezdim bunu Nereden bileyim Ancak toprağa doğru Meyillenen ağaçlar söyler Ağaçların karanlığında Denize uzanan mermer yürüyüş yolu Yol kenarında küçük lambalar Ancak kendini aydınlatan Belli belirsiz aydınlık Mermer basamaklar Denize doğru meyilli Denizi gören son basamak Bu bir balkon olmalı Veya geniş basamak Balkonun önünde ağır beton saksılar İçlerini süsleyen sardunyalar Pembe, beyaz, al Saksıdan neredeyse sarkacak Yeşil yapraklar arasında Bu balkondan gözükmüyor kumsal degisim yayinlari


9 Denizin sesi ve kokusu var ancak Bahçede kırmızı yastıklı, beyaz demir bir salıncak Salıncakta beyaz gömlek Kırmızı yastık üzerinde Toprak rengi bir etek, Ve sarı saçlar Ve yalın ayak Kulağında kulaklık Belli ki kafası biraz karışık Sallanıyor sarı saçlar Rüzgarda dalgalanarak Rüzgara karşı Bir şarkı mırıldanıyor Akşama akşamı anlatıyor \"Akşam olunca gelsen Beni eskisi gibi sevsen\" Dalmış akşamın büyülü saatlerine Mırıldanıyor bir şarkı Melodi yok, duyulmuyor varsa da Gelmeyen kim bu büyülü saatlere Sevmeyen şimdi nerede Sevmiyor mu artık acaba Hiç sevmemiş miydi yoksa Salıncakta sarı saçlar Kafası karışık, düşünüyor bir yandan Bir yandan da şarkı mırıldanıyor Akşama karşı Akşamı güzelleştiriyor Ve bunu bilmiyor O kendi halinde Beklentileriyle Sallanırken salıncakta Ayrıldım oradan Büyüyü bozmadan Ses çıkarmadan Aklım kaldı onda Hala sallanıyor mu acaba? degisim yayinlari


10 Ağrılar Yaşlanmıyor Gözlerim yorgun ve kırışık Zaten uzağı görme problemi vardı Şimdilerde yakın için ayrı dert başladı Bir gözlüğüm daha oldu İlahi gözlerim, ne çok şey gördün Net olmasa da emeğin çok bana Razıyım bu haline, aman eksik olma Dizlerimde bir ağrı Belli belirsiz, biraz karışık Rahatsız etmiyor ama Ben de varım ve buradayım diyor Hala destek istemiyor, buna da şükür Ne yük taşıdılar senelerce Bu dizler çok yol yaptı benimle Kollarım eskisi gibi değil artık Sert ve pek kaslı değil senelerdir Ancak halen kucaklıyor sevdiklerimi Bir ağrı sızısı da yok maşallah Tutmaya, yazmaya, koşmaya Hiç erinmeden yetişiyor Hala gencim diyor Dişlerimden hiç bahsetmeyim Oldum olası aramız açık Asıl en önemlisine geçeyim Kalbim, bazen çarpıntılı, bazen sakin Hiç dinlemeden her yükü çeken Kendini her zaman sevginin kaynağı bilen Sevmek ve sevilmekte hiç bir şey de kaybetmedi Vücut yıllara karşı zayıf kalıyor Yaşlanıyor da denilebilir Ben pek kabul etmiyorum yaşlanmayı İstekler yaşlanmıyor, duygular da Zevkler, sevinçler, sevgiler Öğrenme aşkı bilakis daha da coşuyor Yıllarla her şey azalsa da ağrılar yaşlanmıyor degisim yayinlari


11 Hakuna Matata 2 Ne olacak şimdi? Bundan sonra Boşlukta mısın? Boş ver Rahatla Düş yollara Yalnız başına Ağzını şapırdata şapırdata Bir elma ye mesela Yahut bir sakız at ağzına Küçük bir çocuğun coşkusuyla Ağzını yaya yaya Çiğne sakızını bakanların inadına Artık ne toplum baskısı de Ne de görene ayıp olursa hatta Hatta kalabalığın ortasında Yalnız kalmışçasına Bak biraz da keyfine Rahatla Rahatla olabildiğince Gez, dolaş keyfince Kendi kendine Dinleme kimseleri Görme kaprisleri Duyma sesleri Ve gönüldekileri Bak biraz da keyfine Rahatla olabildiğince Hiç üzülme Felsefem bu işte “Hakuna matata” de Olabildiğince Bir kabiledeymişçesine 2 Hakuna matata: Afrika Svahili dilinde: “Hiç üzülme,” ya da: “Hiç sorun yok” anlamına gelen bir deyimdir. degisim yayinlari


12 Vapurun Sallantısı Keyifli bir yolculuk yapmaksa niyetin Öncelikle vapur seyahatini tavsiye ederim Serin ve nemli hafif deniz esintisiyle Yap yolculuğunu etrafını seyrede seyrede Vapurun pruvasında yer bulursan oturmaya Sıra gelir simitle beraber bir bardak çay almaya İlk anda burnuna gelen çay kokusu çeker seni Başka yerde olmaz bu keskin kokunun benzeri Simitlerden martı payını ayırmayı unutma Seyrediyor seni tependen büyük bir umutla Bu arada biraz sallandığına şikâyet etme ne olursun Farzet ana kucağında şefkatle sallanıyorsun degisim yayinlari


13 Direk Ağaçtın sen bir zamanlar Ulu dimdik bir ağaç Gölgesinde serinleten Yaprakların Tırmanıyordu çocuklar Rüzgârlara direnen Güven veren dallarına Coşup, oynuyorlardı Sallanırlardı dallarında Urgan ve kilimden Yaptıkları salıncaklarında Şen kahkahalarla Bir su kenarındaydın belki Belki üzerinde bir tepenin Yapayalnız veya birlikte Diğer kardeşlerinle Hey gidi günler hey Telaşlı, neşeli, sevinçli Kolların nerde Nerde dalların Gölgesinde uyuduğumuz yaprakların Dalların yok Yaprakların yok Gölgen yok şimdi Şimdi bir sıraya dizilmiş Kardeşlerinle birleşmiş Çelik tellerle bağlı birbirinize Kader birliği içinde Yeşil çalınmış üzerinize İlaçlarla yapmışlar Oysa gövdende değildi Yapraklarındaydı yeşilin Doğaldı kendin kadar Sen duruşunu bozma Gene dimdik duruşunla Hep meydan oku yıllara degisim yayinlari


14 Çürük Bir Kütük Uzanmış yere boylu boyunca Gösterişinden bir şey kaybetmemiş Dalı da kalmamış, yaprakları da Asaleti tam, kendisi gibi eksilmemiş Öyle boylu boyunca yere uzanmış Vaktiyle onu hayata bağlayan toprağa Bir zamanlar büyük bir ağaç olsa da Görünen o ki boyu bir hayli kısalmış Gövdesinden belli, eskiden büyük olduğu Yarısı çoktan çürümüş gövdesinden Kalan parça, anlatır yılların yorgunluğunu Anlatır kendini sessizce yattığı yerden Kim bilir bu ağaç, kaç yıldır aynı yerde yatıyor Çürümeye başlamış gövdesi yavaş yavaş Etrafındaki dağ taş onun mazisine sırdaş Geçmiş yılları her halinden okunuyor Meriç Nehri'nin kenarında, nehri süsleyen Akarsuyun sesini, yapraklarıyla dinleyen Gölgesiyle, coşmuş suları serinleten Bir ağaç devrilmiş yere, kendiliğinden Yeşil ağaçlara inat, bu yere yatmış kütük Dikkat çekiyor yıkılıp kaldığı yerden Ağaç gövdesine bu kadar mı yakışır çürük Dönüp bir daha baktım, fark etmeden Çürük ağaç gövdesinden tutsan, kopacak Küçülmüş topaklamış, yumuşacık parçalar Belki hiç bir şey ondan geriye kalmayacak Biraz daha akıp geçince, yıpratan yıllar Varıp yanına onu elleyesim geldi, elledim de Kartopu misali parça koparasım geldi, kopardım Hafifliğini hissedip koklayasım geldi, kokladım Güzelliğinin resmini çekesim geldi, çektim bile Pek memnunum bu güzelliği gördüğüme Şaşırdı onu sevdiğimi görenler haklı olarak Ben de şaşırdım onların göremediğine Uzaklaştık oradan, hislerimizi saklayarak degisim yayinlari


15 Saman Sapları Tarladaki topaklanmış kara toprağın arasında Kimi sürülmüş yan yatmış kimi inatla dik kalmış Vaktiyle yumuşacık gövdesini yağmurlarla yıkayan Yeşile doymuş sarıyı seçmiş saman sapları Size sesleniyorum yanınızdan hızla geçerken İşitiyor musunuz sesimi rüzgârın vızıltısına rağmen Rengini seveyim senin o ne güzel bir sarı Güzelsin kaybetsen de taşıdığın başağı Haydi, kavuş kara toprağa ve doğayı yeniden boya Baharda yeşile, sıcak yaz güneşinde sarıya Buğday ol, arpa ol, pirinç ol, çavdar ol Sımsıkı tutun toprağa, güneşin gücüyle dol degisim yayinlari


16 Römorkun Kenarı Bir traktörün römorku var anılarında Kalabalık, ter kokan, kenarına ilişemediği Çocuksun düşersin geç şöyle dedikleri Kenarında oturmasına müsaade etmedikleri Gürültülü ve sallantılı bir römork, şimdi anılarda Toprak yolun tozuyla beraber yapardı yolcuğunu Her sabah uykulu ve gün sonlarında yorgundu Yolun tozu takip ederdi onları bir bulut misali Ne zaman dursalar, toz durmaz, o devam ederdi Sonra yağardı üzerlerine ince kar taneleri gibi Oyun oynarcasına, tütün kırardı bütün gün Öğlenleri ona, biraz katık, bolca ayrandı öğün Sonrasında tarlanın kenarında, söğüt gölgesi Çalışmanın mükafatı ise bir saat öğlen kestirmesi O gölge ve huzurun bir daha bulamadı benzerini Yaz tatili denince hepsi buydu, öyle ya okul yoktu Hani aslında, yani okuldan da şikâyetçi değildi Ancak tatilde, büyümüş hissederdi kendini Bir gün geldi biri, \"hiç derdin var mı?\" diye sordu Ah yok mu o römorkun kenarı, bir oraya otursaydı. . degisim yayinlari


17 Bekleme Salonu Bir bekleme salonundayım Yerlere karo taşlarla halı deseni verilmiş Deri koltuklar sıralı odayı çevrelemiş Ortada sehpa ve onun dantel örtüsü Dergiler diğer sehpa üzerinde Birbiriyle hizalanmış Bir bekleme salonundayım Yirmi dakikadan beri bekliyorum Acelem de var Sıkılmaya başladım Bir bekleme salonundayım Her yere özenle yaşam formu verilmiş Canlıların tamamı sıralı doğayı çevrelemiş Ortada insan ve onun dertlerinin her türlüsü Sevgi ve merhamet yine kendi üzerinde Birbirini sarmalamış Bir bekleme salonundayım Elli üç senedir bekliyorum Hiç acelem yok Sıkılmadım, daha yeni başladım degisim yayinlari


18 Yıkılma Sezar mı daha meşhurdur Brütüs mü yoksa Biri kaybedendir, diğeri güveni hançerleyen Eğer ikisinden biri hırsına kurban olmuşsa Hangisi haklı pek önemi yoktur gerçekten Tarih haklı aramaz, arasa da ne değişir zaten Sezar çok kötü bile olsa sonucu değiştiremez Brütüs, güven yıkmanın adı olmuş istemeden Onun sonrakilere ihaneti öğrettiği de söylenemez Günümüzde değişen pek bir şey yoktur hala Beraber yola çıktıkların, tek bırakabilir yarı yolda \"Sen de mi Brütüs\" Sezar'ın son sözü olsa da \"Öyleyse yıkıl Sezar\" diyerek sakın yıkılma degisim yayinlari


19 Aynalar Kim bakarsa bir aynaya Kendini görür orada O gördüğü ki Herkese gösterdiğidir, Yani görünmek istediği, Başkalarının da bildiği, Sadece toplumdaki temsilidir. İçinde ne var? Göstermez onu aynalar. İçini görmeyi bilen. Ya da görmek isteyen, Ona gerçekten bakabilen, Kalpten görmek isteyendir; Kalbini ve kendini bilendir. Yetmez bakmak aynaya, İçini sorgulamaya. Cesaret edemez aynalar, Onları anlatmaya. İçine bakmak için, Ne var orada görmek için, Duracaksın bir an, Düşüneceksin o zaman, Ama kolaya kaçmadan, Yalansız yani. degisim yayinlari


20 Bil kendini; Sana neyin yettiğini, Zor geliyor değil mi? Hadi kapat gözlerini. Şimdi düşün içini; Sadece kendini, Kaprislerini, Sevinçlerini, Sevgilerini, Tüm hislerini, Elindekini, Ve istediklerini. Tut aynayı içine, Kendini görmeye. Karşındasın şu anda. Sor bakalım ona! Nasılmış? Rahatsız mıymış? Rahat mıymış? Bir cevap var mı? Verdiği cevap mı? Soru mu yoksa? Aynısını sormuyor mu sana? Tabii ki sorar. O bir ayna! Yansıtır seni, sana. . degisim yayinlari


21 Zaman Seli Ne çabuk gelip geçti bu hafta Ne zaman pazardı ne zaman cuma Dolu dolu yaşadık onu öyleyse Fakat farkına varamadık nedense Su gibi akıcı yaşamışız ne güzel Sanırsın zaman yıkıcı, azgın bir sel Günler, saatler deviriyor bir öncekini Sevinçle umutla dolduruyoruz içini Neşe, umut, sevinçle sele kapılmışız Yıkıp geçtiğimizse kendi zamanımız Öyle de geçecek böyle de zaman Marifet o ki geçip gideni güzellikleriyle an degisim yayinlari


22 Aşkolsun Aşkolsun yaşadığımız ömür boyu Hem de en yoğunu, yani kopkoyu Türküler söyleyelim aşkımıza dair Sözleri aşk ile dolsun biz de olalım şair Sevgi, özlem, tutku aşkın hammaddesi Eksik olmasın içimizden hiç bir tanesi Sevgiliye, vatana, aileye, doğaya Aşk ile bağlanalım tüm kainata Yaşama sevinci içimizi doldursun Hayatımızın her anında illa ki aşkolsun. Bunu da anlamayana aşkolsun. Eğer aşk yoksa bir daha aşkolsun. degisim yayinlari


23 Becayiş Oturmuşum uzun masanın kısa kenarında Rahat ve kolçaklı bir koltukta Koltuk olabildiğince rahat olsa da Ben rahat değilim bu yükün altında O uzaktan bakıyor bana Ne büyük konfor benimkisi Bakıyorum uzaktan bakana Ne büyük konfor onunkisi Yaşıyoruz çok şükür demeden Bakıyoruz hep başkalarına Vakit daha fazla geçmeden Yaşamalı hayatı sırf olduğunca degisim yayinlari


24 Sevgi Sevgiyle büyütülen çiçekler Sevgiyle dolu yürekler Sevgiyi öğrenmiş bilinçler İnsanlığın kaderini çizecekler Dünya sevgiyi tanıyacak İnsanlık bir gün uyanacak Sadece sevgi kalacak İnsanlığın kaderi olacak Sadece kendini sevenler Kendine ait olanı sevenler Sevgiyi bu zannedenler Sevmeyi öğrenecekler Her şey anlamsız kalacak Sevgi her şeye hâkim olacak İnsanlar tadına varacak İnsan olduğunu anlayacak degisim yayinlari


25 İnanç Yak bir tütün elemden, gel hele, yanıma otur Heybende ne varsa çıkar, masanın üstünü doldur Her halinden belli senin de efkârın boldur İkimizin de hayata tutunduğu aynı yoldur Hayat ne oyunlar oynuyor bak hepimize Aman zeval gelmesin sakın neşemize Müzikte, meyde neşe aramak neyimize Sohbetimizin güzelliğidir yakışan bize Hayallerimize aman sınır koymayalım Umut en parlak ışıktır onu karartmayalım Hayaller kurup; birbirimize anlatalım Onları açalım, konuşalım, coşalım. Ne güzel şeydir sevinçli hayaller kurmak Her işin başıdır umutla dolu olmak Amacımız olsun hepsini gerçek yapmak Yollar zaten önümüze çıkacak biz inanırsak degisim yayinlari


26 Yol Toprak yoldaki çukurlar gibi Yolunu değiştiremezsin ama Sarsıntı canını sıkar ya Yaşamak da aynen böyle sanki Hayat bir yoldur, kıpırdamaz Yaşamak da buna benzer biraz İnsan yoldan çıkmama gayretiyle Gitmek ister ileriye hep kendince Sen kurarsın yaşamı kendi hayallerinle Hayat doldurur dünyanı sürprizleriyle İnişler çıkışlar sarsıntılar hepsi ondan Konforu olmasa da yolda olmandan . degisim yayinlari


27 Üç Eski Dost Üç eski dostuma rastladım biraz önce Kendileriyle değil, sesleriyle karşılaştım telefonda Üç kuvvetli gücü, bir daha hissettim yüreğimde Kalplerinin hasret ve sevgi dolu sıcaklığında Üç dostumdan biri nahif, diğeri mert, öteki sakin İnce, hassastır biri, sevgisiyle kalbine dokunur Doğal ve zekidir diğeri, doğrular için dimdik durur Öteki; güven verir, çalışkan, doğru sözlü ve emin Üç dostum bulmuşlar birbirini, Merzifon'da Laf lafı açmış eski günlerden, söz bana gelince Aradılar, bana da bir pencere açtılar, o anılarda Zevkli bir sızı düştü kalbime, eski günlere gidince degisim yayinlari


28 degisim yayinlari


29 Ölüm ile ayrılığı tartmışlar, elli dirhem fazla gelmiş ayrılık ... Anonim degisim yayinlari


Get in touch

Social

© Copyright 2013 - 2024 MYDOKUMENT.COM - All rights reserved.